Ahmet Sönmezler – Röportaj

Ahmet Sönmezler’le ilgili ben ne yazsam biraz eksik kalacak. Kendisi çok genç bir yardımcı doçent. Müzik yeteneğini sıkı çalışma disiplini ile harmanlayarak bugün gitar virtüözü olarak anılan bir sanatçı…

Geçtiğimiz günlerde çıkardığı Koyunbaba isimli albümü ile çok önemli bir başarıya imza atması nedeniyle bir araya geldiğimiz genç sanatçıkısa zamanda  dünya müzik listelerinde de yerini aldı. Bugünlere nasıl geldiğini ise bizimle paylaştı. On dokuz yıllık çalışmanın ilk ürünü olan bu albüm mutlaka ise dinlenmeli…

Çocuk yaştan bu yana müzikle iç içe olan sanatçı Ahmet Sönmezler üniversite eğitimine de müzikle devam edip bugünlere nasıl geldiğini anlatıyor.

“On iki yaşımdan bu yana kesintisiz gitar çalıyorum. Klasik gitar elektro gitar derken bugünlere geldim. Üniversite eğitimimi de Doğu Akdeniz Üniversitesi Müzik bölümünde tamamladım. Burada da çok iyi hocalarla çalıştım ve iyi bir eğitim aldım.”

Üniversite eğitiminin ardından Amerika’da eğitimine devam eden sanatçı, bu sürecin nasıl yaşandığını ve hayatımıza giren insanların bazen nasıl hayatımıza yön verdiğini hatırlatıyor…

“ Eğitime devam etmek için Amerika’yı seçmemin en önemli nedeni üniversitedeki Amerikalı hocalarımdan biri olan Mat Could. Hatta bana klasik müziği de o sevdirdi. Yoksa ben elektro mu klasik mi diye karasızlık yaşıyordum. O Amerikalı olduğu için tabii beni eğitim için de oraya yönlendirdi. Beni adeta klasik gitara ve müziğe aşık etti. Hep çok çalıştım. Zaten bölümü de birincilikle bitirmiştim. Bana hep senin çalışma disiplinin için orası çok uygun derdi. Şimdi Kanada’da yaşıyor. Ancak onunla karşılaşmamın benim için bir şans olduğu kanısındayım. Hatta sadece benim için değil buradaki varlığı adadaki tüm gitaristler için bir şanstı diyebilirim. Zaman içinde Amerika’yı kendime hedef olarak belirledim. Daha sonra da sınavları kazandım yüksek lisansa devam ettim. Doktora da yaptım. Madem ki bu eğitimin daha ilerisi de var neden yapmayım dedim. Böylece altı yılımı Amerika’da eğitimle geçirdim.”

Amerika’ya gidip de bu adaya dönen çok az insan olsa da, o ülkeye dönmeyi seçenlerden… O, karından henüz pişmanlık duymadığını söylerken, ben de hiç pişman olmamasını ümit ediyorum.

“Eğitim için Amerika’ya giderken bedelli askerliğe de başvurmuştum. Biliyorsunuz bedelli askerlik yaparken ülkeye geldiğinizde doksan günden fazla burada kalmanız mümkün olmuyor. Bu durum başlı başına sizi göçe sürükleyen bir olgu. Biliyorsunuz ki o tarihte gitmek zorundasınız. Her geldiğimde ülkeye aileye doymadan geri dönmek zorunda kalıyordum. Sanırım bu durum içimdeki hasreti perçinledi ve bir süre sonra kendi kendime dönme kararı verdim. Doktoranın tez aşamasında İstanbul’a yerleştim. Adaya daha yakın olmak. Daha kolay gidip gelmek istedim. Amerika’da olmak her ne adar kulağa hoş gelse de kolay değil. Yalnız yaşadığınız ve çok yoğun çalıştığınız bir hayat var. Bir süre sonra bu durum insanı bunaltıyor. Biz ada insanlarıyız, metropollere alışık değiliz aile bağları kuvvetli yaşam biçimimiz var. Tüm bunlar bir araya gelince bir süre İstanbul’da yaşayıp orada Özel Hisar Okulları’nda da usta gitar öğreticisi olarak derler verdim. Sonunda da buraya döndüm. Tabii orada kalmamı çok istediler. Biliyorsunuz Amerika’nın da politikası budur. İyi bir öğrenciyi eğitirler ve ardından hemen vatandaşlık vererek genç beyinleri adeta çalıyorlar. Bazen, burada sıkıntılar yaşadığım anlarda dönmese miydim diyorum. Yine de bunu çok fazla yaşamamaya çalışıyorum. İnsan kararlarından pişman olmaya başlarsa hayatında ilerleyemez. Ben de bunları çok düşünsem bugün olduğum yerde olamaz bir CD ortaya çıkaramazdım.”

Günümüzden söz açılmışken, Girne Amerikan Üniversitesi’nde devam eden akademik kariyeri ve genç yaşta üstlendiği Müzik Öğretmenliği Bölüm başkanlığını da konuşuyoruz.

“Bu bölümü sıfırdan yarattık. Elbette zor oldu. Müzik bölümü başka bölüme benzemez. Yüz kişilik amfilerde farklı branşlara ders veremezsiniz. Bölümümüz ayrıca YÖDAK onayını da alan bir bölüm. Amerika’dan mezun olduğum için bana bu şansı verdiler. Müzisyen olmayan profesyonel yöneticilikle uğraşan insanlara müziğin nasıl olduğunu ve neler yapılması gerektiğin ispat etmek gerekir. Bunu adım adım başardım. Temmuz da yetenek sınavımız yapıldı. İlk öğrencilerimiz bölüme başladı. Üç ay içinde ilk konserimizi de verdik. Hocalarımız çok iyi. Öğrencilerimiz müzik öğretmeni olmak için eğitim alıyor. Farklı alanlarda eğitim alıyorlar. Elbette müzik aleti çalabilen, bilgisi ve yeteneği olan öğrenciler buradan mezun olacaklar. İyi bir sistemi hayata geçirdiğimize inanıyorum ancak her şey bir bütündür sadece iyi sistemle iyi sonuçlar beklemek mümkün değildir. Yönetimden, eğitimcilere ve öğrencilere kadar hepimize çok iş düşüyor. Önemli bir eğitim ve bir bölümün ayakta kalıp gelişmesi de tamamen takım işidir diye düşünüyorum. Bunun için çalışıyoruz.”

 

Müthiş bir albüm; Koyunbaba

Bir araya gelmemizin  nedeni dünyada ve Türkiye’de de çok ses getiren albümü Koyunbaba…Albümde Carlo Domeniconi, Sergei Rudnev, KonstantinVassiliev gibi ünlü bestecilere Katibim-Üsküdara Gider İken, Uzun İnce Bir Yoldayım gibi eserlere bir gitar virtüözü olarak aeta yeniden hayat veriyor.

“Albüm solo klasik gitar eserlerinden oluşuyor. Elbette ben icracı, yorumcuyum. Bu eğitimi aldım. CD de en çok çalmaktan keyif aldığım, yıllarca çaldığım ve bir CD yaptığında içinde olmasın istediğim eserlerden oluşuyor. Bu CD de onu da alalım, bunu da koyalım diye bir yaklaşım yok. Hem Türkiye’de hem Kıbrıs’ta hem de dünyanın farklı yerlerine ulaşacak bu CD ile ilgili çok düşündük. Bu ayrıca benim de ilk CD’im. Bu nedenle de ayrı bir öneme sahip. Giriş parçasından, çıkış parçasına, arada icra edilen eserlerden albümün ismine kadar her detay ayrıntıları ile düşünüldü ve proje hayata geçti. Hepsi daha önce çalınan parçaların yeniden icrasıdır. İlk kez bu albümde duyulan bir eser de yok. Sadece çok bilinen Katibim eserini ben aranje ettim. Çok sevdiğim bir türküdür. Yeniden bestelenmiş gibi oldu ama tabii teması kullanıldı.”

Araştırırken fark ediyorum ki, CD’ye isim veren Koyunbaba sadece Türkiye’de bir bölge isimi değil, ayrıca çok da ünlü bir eser…

“Tabii Koyunbaba çok ünlü bir eser. Türklükle de bağlantısı var. İsminden de belli. Türkiye’de bir bölge. Bir köy. Hikayesi de var. Türkiye’nin güneybatısında yer alan bölgeden etkilenen yabancı besteci Carlo Domeniconi    da Türk kültürünün bağlamasından, nağmelerinden ve makamlarından etkilenerek bu eseri yaratmıştı. Çok güzel aksaklı ritimlerimiz var ve bu eser de onları taşıyor. Zaten Türkiye’ye gidip de bu ritimlerden etkilenmeyen bir besteci olmaz. Domeniconi’nin bu eserinden de etkilenen ve çalmaktan çok keyif alan sanatçılar var. Parça zaten çok özel. Gitarın akordu olduğu gibi değişiyor. Çor farklı. Ben de çaldım. Albümde de olmasını istedim. Güzel de yorumladığıma inanıyorum. Türkiye’deki şirketimle de CD ye bu ismi vermeye karar verdik. İyi de oldu. Duyan herkes ismin nereden geldiğini merak ediyor. Soruyor, araştırıyor. Köyün efsanesi de var. Besteci de bundan etkilendi.”

Koyunbaba CD si ile dünya müzik listelerinde yer alan genç sanatçı elbette ortaya çıkardığı bu çalışma ile tüm övgüleri hak ediyor. Duygularını bizimle paylaşıyor.

“doğruyu söylemek gerekirse böyle bir sonuç beklemiyordum. Elbette insan yaptığı albümün özel olduğuna inanır. Gece gündüz de yaptığı iş iyi olsun, özel olsun diye çalışır. On dokuz yıldan bu yana ben gitaristim, bu da birikimin sonucu. İnsan hep en iyisinin hayalin kurar. Günün sonunda böyle bir sonuç da ortaya çıkınca elbette mutlu oldum. Klasik müzik farklı bir müziktir. Popüler müzik gibi değildir. Bu nedenle de bu sonuç beni çok mutlu etti. Ümit diyorum ki daha iyi sonuçlar da alırız. Adamız için daha güzel projeler gerçekleştirir sesimizi duyururuz.”

Politikacılar, siyasetçiler yada toplumun bir kısmı Sönmezler ’in  başarısının çok farkında olmasa da yapılan haberlerle bu başarıyı duyurmayı kendime borç biliyorum… Kendisi kimseden taktir yada tebrik beklemediğini söylese de ben bu ilgisiz halleri doğrusu içerliyorum.

“Herhangi bir siyasetçi ya da politikacı beni aramadı. Tebrik etmedi. Zaten böyle bir beklentim de yok. Ancak çok farklı haber kanallarında Türkiye’de pak çok kanalda, sitede albümümün başarısının haberi yapıldı. En önemlisi de hep Kıbrıslı Türk olarak anıldım. Ben şahsım adına ülkemi iyi bir şekilde temsil ettiğim sesimizi duyurduğum kanısındayım. Ancak bunlar pek görülmüyor. Belki küçük bir topluma yaşıyoruz ve birbirimizi övmekten hoşlanmıyoruz. Belki o yüzden olabilir. İyi şeyler bazen göz ardı edilebilir. Benim için yine de fark etmez herkesi sevmeye ve saymaya devam ederim.”

Gitar çalan, daha iyi gitar çalmak isteyen, herkese kapısının açık olduğunu da sözlerine ekleyen Sönmezler, Kıbrıslı Türklerin uluslararası platformlarda daha fazla yer alması gerektiği kanısında.

“Beni kapım herkese açık… İnsanlar zaten beni arıyor. Özellikle Amerika’da eğitim konusunda yardım istiyorlar. Ben zaten her zaman tecrübemi ve bilgilerimi paylaşmaya hazırım. Biri de beni gitar öğrenmek için ararsa buna da sevinirim. Ben bugünlere gelinceye kadar uzun bir yol yürüdüm. Tecrübelerimi paylaşmak isterim. Zaten paylaşamazsam esas kayıp bu olur. Hiçbir zaman bu alanda sadece ben olayım düşüncesiyle çalışmadım. Bugünde bir Kıbrıslı Türk olarak ben başardım. Herkes başarabilir diyorum ve çok daha fazla Kıbrıslı Türk gencin gerek müzik gerekse de farklı alanlarda başarılı olmasını ümit ediyorum. Ben uluslar arası pek çok müzik platformunda Kıbrıslı Türk olarak yer aldım. Bunun başarılabileceğini deneyimledim. Zaman içinde daha fazla Kıbrıslı Türk’ün bunu yapmasını ümit ediyorum, kendi adıma buna katkı koymak için elimden geleni de yapmaya hazırım.”

0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir